bugün
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi27
- iğrenç bir his tarif et43
- sözlük yazarlarının abileri11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks13
- hemşire kızlar nasıl oluyor22
- japonyada düşen insana yardım edenler11
- aşkta yaş farkı önemli midir16
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- en yaşlı özelliğiniz17
- anın görüntüsü14
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz8
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz43
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- yakışıklı ama zengin erkek12
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam14
- icardi190520
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün16
- fake hesabım için nick önerileri9
- kruvasan ile kahvaltı yapmak8
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- insana kendini kötü hissettiren şeyler14
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı13
- sözlüğün en götü güzel kızı21
- 1 mayıs8
- ahirette sorulacak ilk soru8
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması14
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
- kocamsunun hazırladığı sürpriz12
entry'ler (32)
sosyal ortamlara adapte olamayan, sosyal ortamları sevmediğinden ya da sevse de bir şekilde entegre olmayı beceremeyen kişinin durumu. toplum mu bu bireyi dışlar birey mi toplumu kendinden dışlar bilinmez.
bir sebepten ötürü inzivanıza çekilip bir şekilde yalnız yaşamayı öğrenir ve farkına varmadan alışırsınız. bu sırada yıllar gelir geçer yaş erer bilmem kaça siz hala evinizde odanızda kendi dünyanızda kendi düşlerinizin peşindesinizdir ve gene bir sebepten ötürü bir gün bir kalabalığa karışırsınız insanlar ne yaptığınızı, ne yapmayı planladığınızı, nelere sahip olduğunuzu sorarlar düşleriniz vardır sadece elinizde anlatsanız da anlamayacaklarını bildiğiniz o anlarda yalnızsınızdır.
başı, sonu, ortası güzel olan brad pitt'in bu defa oscar'ı alır diye umduğum ama gene umuduğumun yalan olduğu film...
tüm güvendiğiniz kaleler tükendiğinde hayat ve diğer insanlar size sıradan ya da siz hiç yokmuşsunuz gibi davrandığında annenizin telefonu yavrum diyerek açtığı an...
bana hayallerimi geri verin, nasılsa hiçbiri gerçek olmadı *
yazık ettiler diziye. dizi dediğinin bir amacı bir teması olur, neydi bu bölümün insanlara verdiği tema 'bana dokunmasın bin yıl yaşasın', 'herkes kendi adaletini yaşasın ve yaşatsın' ya da 'korkalım susalım suçlu cezasız kalsın.' hukuk, yasa, mahkeme, polis neden var o zaman? cidden yazık etti senarist hem efenin abisine, hem arkadaşlarına hem de ahlaki değerlere ve de adalete ama daha çok kendine ve diziye...
yağmur yağıyor seller alıyor arap kızı sudan rahatsız oluyor. hem kuraklık var diye bas bas bağırıyorlar hem de yağan yağmur, basan sular vs şeklinde devam eden söylenmeler bir türlü bitmiyor. musluğu açtığımda karın grultusuna benzeyen sesi işitmektense tepeden tırnağa yağan yağmurda ıslanmaya rağzıyım ben var mı su gibisi yağmur gibi güzeli... asıl çile yağmur değil bozuk alt yapı ama suç alt yapıdaysa eğer bunu yağmura atmak da hoş olmuyor bence.
genellikle savaşçı çarıyla başlanan ama 20. leveldan sonra kişiye şifacı ve büyücü çarları da açtırıp dev ana, kara kürk, sultanın gözdesi görevlerini, arzu halcinin bitmez tükenmez isteklerini üçer defa yaptıran ama bronz görevinden sonra yani 39. leveldan sonra pek de bir farklılığı kalmayan çok güzel tasarlanmış hazırlayanların eline sağlık dedirten bir yandan da yurdum insanının sanal madeni, bitkiyi para -sanal para- için toplayıp sattığı, bayan çara asılmaca durumlarının da olduğu online oyun.
kaybedilenin ardından hissedilen üzüntü, artık hiçbirşeyin önemi yok, ne mekanın, ne zamanın ne de kalabalıktaki yalnızlığın dedirtiyorsa, ağlanır kimseye açıklama kaygısı güdülmeden....
ya da kavuşulan bir mutluluksa sanki asırlardır beklenen o zamanda ağlanır hüngür hüngür, kalabalıktı sokak ortasıydı demeden..
ya da kavuşulan bir mutluluksa sanki asırlardır beklenen o zamanda ağlanır hüngür hüngür, kalabalıktı sokak ortasıydı demeden..
bir umuttur peşinden gidilen, ama kaçıncı hayal kırıklığının enkazından son kez toplanmıştır, son çabaların, son çırpınışların sonuç vermemesidir ve vazgeçmektir kimi zaman...
herkes karşısındakine kendi güvenebilirliği kadar güvenir ama doğru olan herkese güvenilebileceği kadar güvenmektir.
bir bayram öncesi onkoloji kliniğinde bir vizit. çoğu bir dahaki bayramı görüp göremeyeceğini bilmediğimiz hastalarla dolu. her insanın yüzünde ölümle yaşama dair çizgiler vardır ama onların yüzünde daha fazla.
umut vermek istersiniz hastalara şifa vermek bazen kendinize kalmayacağını bilseniz bile kendi umudunuzu vermek istersiniz onlara ama herkes kendi hayatını yaşar gerçeği... üzer insanı.
o vizitte kansere yenik son dönemlerini yaşadığı hastalığından bitap düşmüş bir kadın, vizitin rutin konuşmaları bittikten sonra titreyen ince ve yorgun bir sesle hocaya 'bayramı ailemle evimde geçirebilir miyim' diye sordu tutamadığı üç damla göz yaşıyla. adeta öleceğimi biliyorum yaşama ümidim yok, ama son bayramımı son anlarımı sevdiklerimle geçirmek istiyorum, en çok onları özleyeceğim öldüğümde dermişcesine...
kaç bayramı kalmış hayatlarımızın, kaç sonbaharı kaç tane kışı? elveda demeye hazır mıyız evden her çıkışımızda ardımızda bıraktığımız sevdiklerimize. çaresizce ölmek, ölümü kabullenmek zorunda kalmak. ölüm ya da ayrılık sebep ne olursa olsun yeterince sevdik mi onları doya doya sarılabildik mi, en kısa mesafeye giderken bile kokuları kalıyor mu üzerimizde sarıldıktan sonra.
umut vermek istersiniz hastalara şifa vermek bazen kendinize kalmayacağını bilseniz bile kendi umudunuzu vermek istersiniz onlara ama herkes kendi hayatını yaşar gerçeği... üzer insanı.
o vizitte kansere yenik son dönemlerini yaşadığı hastalığından bitap düşmüş bir kadın, vizitin rutin konuşmaları bittikten sonra titreyen ince ve yorgun bir sesle hocaya 'bayramı ailemle evimde geçirebilir miyim' diye sordu tutamadığı üç damla göz yaşıyla. adeta öleceğimi biliyorum yaşama ümidim yok, ama son bayramımı son anlarımı sevdiklerimle geçirmek istiyorum, en çok onları özleyeceğim öldüğümde dermişcesine...
kaç bayramı kalmış hayatlarımızın, kaç sonbaharı kaç tane kışı? elveda demeye hazır mıyız evden her çıkışımızda ardımızda bıraktığımız sevdiklerimize. çaresizce ölmek, ölümü kabullenmek zorunda kalmak. ölüm ya da ayrılık sebep ne olursa olsun yeterince sevdik mi onları doya doya sarılabildik mi, en kısa mesafeye giderken bile kokuları kalıyor mu üzerimizde sarıldıktan sonra.
en hor kullanılan ve de en çok suistimal edilen kelimedir. söyleyene, söylediği kişiye, söyleme zamanına göre kullanılış amacı değişir, inanmak söylenen kişinin insifiyatine kalmıştır. iyi niyetli ama kullanılmaktan eskimiş ve de kirlenmiş bir kelimedir. herkes kullanabilir ama çok az insan gerçekten anlamını bilir.
hem duygusal olup mantıklı kalabilmektir aslında doğru olan ama insana acıdan üzüntüden başka birşey getirmez duygusal olmak. duygulu, duygusuz, mantıklı ya da mantıksız aslı olan ya herkes duygusal ve mantıksız olmalı ya da duygusuz ve mantıklı belki o zaman dünya yaşanabilen bir mekan olurdu.
inzivaya çekilmek de denilebilir, kimilerine kaçış gibi gelse de aslında insanın zaman zaman kendiyle başbaşa kalması için bire birdir.
güneş bile aydınlatmak için karanlığı terk eder karanlığa o güzelim aydınlığı!
böyle bir eylemin tanımı olamaz olmamalıda.
şebnem ferah 'geçmişe yolculuk'
wilbur smith'in dilimize 'bencil'olarak çevrilen 'when the lion feeds' adlı özellikle sonu çok etkileyci olan güzel romanı.
emre aydın'ın tüm albümü, teoman-şebnem ferah: en güzel hikayem